Gürsel
AKMAZ
Şehit Düştüğü Tarih: 16
Nisan 2001
Şehit Düştüğü Yer: İzmir
Yeşilyurt Devlet Hastanesi
Doğduğu Tarih: 1960
Doğduğu Yer: Denizli,
Acıpayam İlçesi Yazır Köyü
Mezar Yeri: Kaynaklar Mez. Buca Ada No: 39 / İzmir
F Tipi hapishanelere
karşı 20 Ekim 2000’de başlatılan Ölüm Orucu direnişinin üçüncü ekibinde yer
aldı. Ve ölüm yürüyüşünün 124. gününde şehit düştü.
Gürsel
Akmaz, 1960
Denizli Acıpayam ilçesi Yazır köyü doğumludur.
Mücadeleye 12 Eylül 1980 öncesi katıldı, Acıpayam’da başta yoksul köylülük
olmak üzere halkın mücadelesinin örgütlenmesinde yer aldı.
1988’de,
ailesinin işçi olarak çalıştığı Hollanda Amsterdam’a gelen Gürsel, Avrupa’da da
mücadelenin dışında kalmadı, devrimci demokratik mücadelede çeşitli görevler
üstlendi. Avrupa koşullarında da emekçi, devrimci özelliklerini kaybetmeyip,
Avrupa’nın yozluğunu reddetti.
Böyle olduğu içindir ki,
ülkeye dönmek, hep onun aklının bir kenarında oldu ve nihayet, ülkeye, kendi
bölgesinin dağlarına gerilla olarak dönerek,
Ege dağlarında sırtında mavzer, Çakıcı’ların
geleneğini yaşatmaya çalıştı.
Bölgede gerilla faaliyeti
yürütürken, 27 Kasım 1998’de Derinkuyu’da tutsak düştü. İşkencecilere ifade
vermedi. “Devletinize ifade vermiyorum,
bana okutmuş olduğunuz hiç bir yazıyı imzalamıyorum” diyerek, işkencehanelerden başı dik çıktı.
14 Aralık 1998’de
tutuklandıktan sonra, içinde savunma hakkı da olmak üzere, tutsaklara yönelik
çeşitli hak gasplarını gündeme getiren “üçlü protokol”ü protesto için savunma
yapamadığı bir “yargılama” sonucu 146/1. maddeden idam cezası verildi.
Gürsel, mütevazi, okumayı, öğrenmeyi seven, bir devrimciydi.
Hapishanede bu çalışmasını sürdürdü. Her eylemde, direnişte yoldaşlarıyla omuz
omuzaydı. Bergama hapishanesinde DHKP-C tutsaklarının tünel faaliyetinin açığa
çıkmasını üzerine, devletin bunu bahane ederek gerçekleştirdiği saldırıya karşı
direnişte, o da vardı.
Oligarşinin F Tipi
saldırısı gündeme geldiğinde, ölüm orucu gönüllülerinden biri oldu. 20 Ekim
2000’de başlayan Ölüm Orucu direnişinin üçüncü ekibinde yeraldı.
Ve ölüm yürüyüşünün 124. günü, 16 Nisan
2001’de direnişin 41. Şehidi olarak ölümsüzleşti.
***
Gürsel AKMAZ'ın
19 Aralık katliamında
şehit düşen Ölüm
Orucu direnişçisi
Halil Önder için yazdığı şiir:
Halil’e,
Sen Kozanlar’a
çıktın yine Halil’im
bırak ne derlerse desinler
Rivayetlere kulak asma
İzninle
acemi şiircik serpeyim
-Ege toprağı niyetine-
Yaşamın ve direnişin gibi
dosdoğru
ve dümdüz uzandığın
Düziçi’ndeki toprağına,
mezarına.
Kozanoğlu’nca
karı dizlemek vardı hani Halil’im
gez göz arpacık, selamıyla
yaralarım göz göz
ağlar
alevin dişlilerinde
çıra çıldır çıldıra
bir başkadır pamuğu Çukurova’nın
sevdası bir başkadır
kavgası bir başka
yandıkça kıvranan
kıvrıldıkça hınçla yanan Hasan Dağı’dır
Toros’un delişmendir kızları ve
mert
Oğlanları delikanlıdır ve
yiğit
İnsanı insandır yani
Kozanoğlu’m kalk diyor Halil’im
oluk oluk
Ilık ılık
akan kanıyla
Seni çağırıyor bak İnce Memed
atla kızıl atın üzengine
kıpkızıl alnındaki tertemiz
cefayla
bir yusufcuk
havalanır Amanos eteklerinden
kanatlarında asi rüzgar
bizim rüzgar
boranlarca
Kopan kızılca kıyametin
ilk adıydın sen Halil’im
karanlığı aydınlığa çıkaran
Işıl ışıl
yanan dik başında iki ela gözünle
yanan yakan
ve yangınlara bakan
Karanfil-i reyhan kokan
gül yüzünle
namertlere karşı
toroslar baharsız kalmaz
çukur utançlarda alçalanlar
sussun
duysunlar namus nedir
onur nedir görsünler
bilsinler vatan nedir
emanetin “elveda”n
yüreğimize düşürülen ateşle
yanar ha yanar Halil’im
topa tutsalar kar etmez
zılgıtlarım izin vermez
ölüme de tilililili
hey
halk yenilmez
durmadan akıyor Ceyhan Halil’im
yılmadan bozulmadan
bıkmadan bulanmadan yanar Çukurovam yanar
suya tutsalar ıslanmaz
Ceyhan kan Ceyhan revan
Sen bir zafer topusun
Halil’im karanlıkları yakan
o sahra günlerinde kahraman
kızıl
bir meşale olup
söylediğini yapan soyun ve soyadın
gibi şahlanıp da aydınlığa koşan
biz seninle yine çökertmelerde
yürüyeceğiz Halil’im
bırakalım ne derlerse desinler
rivayetlere kulak asmayalım
de be Kozanoğlum,
İnce Memedim
Çökertmelim, Halil’im
nehle mefi
mövt Halil’im
nehle mefi
mövt
*nehle mefi mövt: Bize ölüm yok.
Gürsel Akmaz, Aralık 2000-Ocak
2001
(Bu şiir, Yaşadığımız Vatan
dergisinin 23 Nisan 2001 tarihli, 87. sayısında yayınlanmışır.)
***
S. Gürsel AKMAZ'ın
ölüm orucu şehitleri,
Yasemin Cancı ve Berrin Bıçkılar için
yazdığı
şiir:
İki Boran Ki
... Duyduk,
gördük, bildik.
İlk boranlar havalanmış
şu Uşak’ın içinde
burası geçilmez demişler oyy
İki boran ki, Yasemin Berrin
Umudu şaha kaldırmışlar oyy
Hey gibi zeybekleri
efeleri kadınlarımızın
Yüreğimin telini titreten Ege türkülerim
Aydınlığım, inancım, onurum, namusum
Bayrakları vatanımın
Gelir direncim, dayancım
Genç ömürlerde
Çokça ömrü birarada
yaşayanlarım
Ey acıların toprağı Anadolumuzun
Egesi
Hey gidi mübarek isyanım hey
İki elleri yangın
İki elleri kınalı
İki elleri yıldızlı zafer türküsü...
12 Şubat 2001 / Buca
Gürsel AKMAZ
***
Gürsel AKMAZ'ın
yoldaşlarına yazdığı
mektuplardan:
Merhaba,
Şehitlerimiz her biri ayrı
ayrı önemli birer kayıpsa, onların bize bıraktıkları
miras, on kat, yüz kat daha fazla güç kaynağımızdır. Onların
vatan, namus, onur diyen sesleri kulaklarımızda. Ölümsüz kahramanlarımız
ülkenin ve halkın yüz akıdırlar. Tüm dünya da üstümüze gelse “halkı
ve vatanı için ölümü göze alan bir insanın meşru iradesinden siyasal
haklılığından daha güçlü bir güç olmadığını” görmeye devam edecekler...
Aradan geçecek yıllar
sonra bu direnişin yüceliği çok daha iyi anlaşılacak. Ama şu kadarını
söyleyeyim ki; emperyalizme karşı direnen, savaşan tüm dünya insanlarının gözü
direnişin üzerindedir. Demokrasi diyen gerçekten demokratik bir Türkiye diyen
insanların kulağı bu direniştedir. Geceleri aç yatılmayan, gündüzleri sömürülmeyen
bir ülke özlemi taşıyan herkesin yüreği bu direniş için atmaktadır. Bu yanıyla
2000-2001 ölüm orucu direnişi salt ulusal değil, evrensel boyutla da tarihte
hak ettiği yeri alacaktır. Ne mutlu ki bize böylesine kahraman, dürüst,
saf-temiz idealler için ölümü göze almış yüzlerce, binlercesi olan bir yüce
ailenin insanlarıyız “insanlık alemi” bu
insanlarımızla daha da yücelecek. Bundan eminiz. İnsanın yüceldiği her yerde de
ölümsüz kahramanlarımız, yiğitlerimiz, efelerimiz, baronlarımız... hazır olacaklar. Buna inanıyoruz...
14 Ocak 2001
Gürsel Akmaz
Sevgili
arkadaşlar hepinize merhaba,
Sizleri zafer
yürüyüşümüzün bitmeyen-tükenmeyen inancı, güvenci ve coşkusuyla kucaklıyorum.
Nasılsınız? Biliyorum, “direniş-ölüm ve
yaşam” içindeki insanlar nasıl olması gerekiyorsa, öylesinizdir. Bizler de
bu tarihsel, eşi-benzeri dünyada görülmemiş yürüyüşümüzde; hüzünlerle, ama
kahraman şehitlerimizin bıraktıkları, onura, namusa, vatan ve halk sevgisine
dair o büyük miraslarıyla daha da güçlü hissediyoruz kendimizi, öyle değil mi?
Biz 19 Aralık sonrası “şevkat”le “hayatlarımız kurtarıldıktan” sonra 21 günlük hücre süreci yaşadık,
yaşatıldık. 8 Ocak günü sekizerli koğuşlara geldik. 4.,
6. ve 7. koğuşlardayız şimdi. Benim de içinde bulunduğum 6 kişilik 3. ekip ve
tüm arkadaşlar ölüm orucu direnişimize devam ediyoruz. Biliyorsunuzdur belki 1.
ve 2. ekiptekiler hala hastanelerde. Bir haftadır iradi olarak B1 almıyoruz.
Hücrelerdeyken almamıştık. Şeker, tuz, su ve sigaradan oluşan menümüzle devam
ediyoruz. Günlerimiz günlük gazeteleri okumak, TV izlemek, radyo-teyb dinlemek ve zafer yürüyüşümüze, kahramanlarımıza ilişkin
sohbetlerle geçiyor. O arada Kütahya, Kartal, Sincan, Kandıra, Edirne, Bakırköy
ve Uşak’tan gelen mektupları da özlem ve coşkuyla okuduk okuyoruz. Sizinki
gibi, F Tipleri dışardakilerin koşulları hemen hemen aynıymış. Görüş günlerimizde ailelerimizle karşılıklı
morallerimizi, kararlılıklarımızı sürekli canlı tutuyoruz. Daha önceleri
duygusal vb. nedenlerle oflayan-pohlayan kimi ailelerimiz
de kabullendiler artık direnişimizi. Kararlı olanlar daha kararlılar. Kararsızlık
içinde olan ailelerimiz de direnişin, direnme hakkının, insan onuru ve kimliğinin,
iradenin gücünü gördükçe orada, kendi gücünü de görmeye-hissetmeye başlıyor. Şu
anda teypte “Boran Fırtınası’nı
dinliyoruz. Bu fırtınayı kimse dindiremez artık. Öylesine büyük bir
direniş-ölüm ve yaşam” halayı ki bu, ancak zaferle mola verecek,
soluklanacak.
Daha önceleri de
vurgulandığı gibi, demokrasinin, adaletin, hak ve özgürlüklerin hapishanelerden
geçeceğini Türkiye'de yaşayanlar da tüm dünya da görüp yaşayacak. “Yaşayan
görecek”. “Doğrusu bu”. Zaferde tek bir kişi de kalsak, F Tipsiz, özgürce
havalandırmada voltasını atacak yani. “Ve
bu nar çiçeği açacaktır/bizim... bayram
olacak/böyle halkın üstüne çevrilse de(...)/(...)/adaletin bayrağının(...)”
amacında bayram edeceği günlere ulaşmada çok önemli bir aşama olacak bu büyük
direnişin zaferi. Meşruluğumuz, haklılığımız ve kazanma inancımız bunu istiyor.
Mektubuma bu kezlik son verirken hepinizi bir kez
daha özlemle kucaklıyor, zaferce selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz.
Dirençle kalın, zaferle
kalın olur mu?
30 Ocak 2001
Gürsel AKMAZ
Buca Hapishanesi YBK/7
Merhaba,
Mektuplarınızı dün ve
bugün aldık. Bizleri daha da mutlandırdınız. Coşkumuza coşku kattınız. Mektuplarınızla, kartlarınızla ve elbet güzel şiirlerinizle. Adet
yerini bulsun diye ben yine de nasılsın, nasılsınız diyeyim. Mektubundan,
mektuplarınızdan anlıyoruz. Bizler de senin, sizin duyduğunuz inanç, duygu ve
kararlılık içindeyiz.
Bugün biz 3. ekibin 90.
günü. Genel direnişin 146. “Uzun ince bir yol” diyormuş diyen ya. Bu yolda... el ele yürüyoruz bizler. Az kaldı sizin de belirttiğiniz
gibi adını dünya aleme duyurmaya. Şehitlerimiz, ha
teslim aldı ölümü ha alacak, kaçıyor ölüm. Nereye kadar. Korkar ölüm elbet.
Korktuğu için de kaçıyor habire. Hani “kaçtığı için de
korkan tavşan”lar gibi. Dünya rekorunu kırdık ölüm orucunda, öyle değil mi? 137’lik
rekoru Türkiyeli... kırdı. Bu onuru,
gururu yaşayan, yaşatan halkımıza, oğul-kızıyla evlatlarına ne mutlu. Bu
topraklar var ya bu topraklar acılı. Acılı ama o denli de bereketlidir bakma sen.
Daha ne direnişler, ne büyük... yaratır. Ta o büyük
güne dek.
Ben 30 Mart’ta şehit düşmek isterim’ dediydin iki ay kadar önce.
Bir düşüncem de 30 Mart-17 Nisan şehitlerimizi yeni şehitlerimizle kucaklayarak
bu büyük direnişin de (...) günleri olmasıdır. Ne anlamlı olurdu öyle değil mi?
Ha unutuyordum. Dün ilk
mektuplarınızı aldığımız zarfta alıcı olarak ismim var, lakin içinde adıma
mektup yoktu. Hayırdır dedim unuttular mı acaba, derken bugün geldi. Buradaki
arkadaşlarla gülüşmüştük biraz.
Şiirlik
konusuna gelince. Eh,
bir şeyler karaladım, karalıyorum. Aklıyorum, allıyorum, yeşilliyorum.
Ama öyle Barış’a rakip olma diye bir düşüncem yok. Onlar 1. ekibin arkasında 2.
ekip olarak yerleri belli zaten. Ama direniş-ölüm ve yaşamın güzelliğinde bir
tatlı rekabet var elbet; her yerdeki hapishanede, hastanede ekipler arasında
olduğu gibi.
(...) Seni, hepinizi
özlem kucaklıyorum. Selamlar, sevgiler
Dirençle kalın (...) kalın.
12 Şubat 2001 / Buca
Gürsel AKMAZ
Merhaba,
...Bugün
hastanedeki 1. ve 2. ekiplerden de mektup aldık. Kimilerinde rahatsızlıklar
artmış ama genel olarak iyiyizdir diyorlardı. E tabi bu iyiyizdirin
de altını doldurmak gerek diyor, kimi yerden yazan arkadaşlar. Bu "iyiyizdir"in altı neyle dolacak peki? Yine hep
söylendiği gibi vicdan muhasebemizi; şehitlerimizi, acılarımızı yaralarımızı
unutmamak, bir de F tiplerinde onca keyfilik, baskı, işkence, tecrit o
boyuttayken, hala nasıl iyiyizdir demenin bir başka açıklamasını görebilmek...
Demem o ki, en öndekimizle, en arkadakimizle,
F tiplerindeki, E tiplerindeki, hastanelerdeki... içerisi dışarısıyla direnişin
yaşamın ve ölümün acılarını sevincini, hüznünü öfkesini....
hep diri tutmak. Bu vicdan duygusunu
yitirmemek. Vicdansız olmamak yani. Adaletsiz olmamak. Direnişin
vicdanıyla, yaşamın ve ölümün vicdanıyla yanıp tutuşabilmek... Geçmişten, şu
andan ve gelecekten de kopmadan yapabilmek bu işi. Yoksa dünden yarın nasıl
görülebilirdi...
Öyle ya da
böyle; şehit, şehitlerimiz gerekli. Doğrusu bu. Herkes şehitlerimize
kilitlenmiş sanki. Nasıl şehit adaylarımız en başta zafere kilitlenmişse,
zaferimiz de şehitlerimizle bakıyor...
21 Şubat 2001
Gürsel AKMAZ
(Mektupların içindeki (...)
konulmuş yerler hapishane idaresinin mektupta karaladığı bölümlerdir)
Hakkında
Daha Geniş Bilgi İçin...
Yoldaşları, yakınları Gürsel Akmaz’ı Anlatıyor: